Ad:Jacques
Soyad:Garcia
Bina: Slytherin
Kaçıncı Sınıf Olmak İstiyorsun..??: 4 veya 5
Rp:
Ayakları altında ezilen çimlerin çıkardığı sesi dahi duyamayacak durumdaydı. Hızlı adımlarla malikaneye doğru ilerliyordu. Ne yapacağını bilemez halde ilerlemek çok kötü bir durumdu. Annesi Abigail ile güzel bahçelerine yürürken birden yere düşmüştü. Bayıldığını biliyordu, ama ne yapması konusunda bir fikri yoktu. Annesini orada bırakmak zorunda kalmıştı. Başka yapacağı hiç bir şey yoktu.
Malikanenin kapısına vardığında sadece bir an önce ablasına ulaşmak vardı. Eileen’ın evden çıkmak üzere olduğunu tahmin ediyordu. Babası çoktan bakanlığa gitmişti. Büyük demir kapıya vardığında kapı kendiliğinden geriye doğru savruldu. Sihirli kapı aile fertlerine sorgusuz açılırdı. Çok özlü iksir ile girmeye kalkanlara ise sihirli bir yolla mahzene gönderirdi.
Evin önündeki karartının Eileen olduğunu düşünerek koşmaya başladı. Kısa saçlarının dahi rüzgarda savrulduğunu hissediyordu. Uzun boylu biri olduğu için saniyede ulaştığı eve şimdi neden ulaşamıyordu. Eileen'ın da hifif esen rüzgarla dalgalanıyordu, ama Eileen bundan rahatsız olmuyor gibiydi. Eileen’ın üzerine giydiği siyah cüppesi hızlı hareketi ile savruluyordu. Bahçede bir şey arıyor gibiydi. Tam yere eğilirken onu duyması için seslendi.
“ Eileen”
Öyle güçlü haykırmış olmalıydı ki Eileen hızlıca doğrulup ona yöneldi. Yalnız olduklarında ona adıyla seslenirdi. Abla kelimesi başkalarının yanında uygundu. Eileen da ona doğru hareket etmeye başlamıştı. Yüzündeki endişeyi görmek için çok yakına gitmeye gerek yoktu. Eileen korku dolu ses tonu ile konuştu.
“ Ne var, ne oldu!”
Eileen yanına geldiğinde koşmanın etkisi ile yorulduğunu fark etti. Ellerini dizlerine koyarak eğildi çimlere doğru… Derin nefes almaya çalışıyordu. Nefesini yeni yeni düzenlemeye başlayınca konuşmaya devam etti. Ama sadece bir kelimeyi söyleyebildi.
“ Annem!”
Eileen’ın yüz ifadesi bir anda değişmişti ama Jaques bu değişikliğe bir anlam veremiyordu. Ne korku ne endişe, sanki hastalıklı bir yüze bürünmüştü. Eileen başını hafifçe eğip, elini alnına götürdü. Ne yapması gerektiğine karar veremiyor gibiydi. Eileen sakin ses tonu ile konuşmaya çalışsa da titreyen sesini fark ediyordu.
“ Nerede, şimdi?”
“ Şey, korulukta!”
Eileen hızlı adımlarla harekete geçmişti. Cüppesinin altından asasını çıkarmıştı. Asayı o kadar sıkıyordu ki, elinin üzerinde bulunan damarlar belirmişti. Jacques ablasına bakmamaya çalışarak arkasından ilerledi. İkisinin de cüppesi adımları ve rüzgar nedeni ile savruluyordu. Jacques’in bilmediği bir şey varmış gibi geliyordu. Ablasının yüz ifadesi ender rastlanan bir şeydi. Genelde çok soğukkanlı biriydi. Eileen bir an başını çevirip hafif gülümsemeye çalışarak ona baktı. Sanki senin bir suçun yok demek istiyordu. Jacques bu bakışın etkisi ile başını öne eğdi.
Annesinin yanına yaklaştıklarında Eileen koşarak yanına ilerledi. Jacques annesinin bıraktığından daha fazla solgunlaşan bedenine yaklaşamadı. Eileen annesinin nabzın dokundu bir süre, göz kapaklarını araladı. Tüm bu olanlar kısa bir an sürmüştü ama Jacques için bir ömür gelmişti. Eileen ona doğru dönüp konuşmaya başladı ama Jacques sadece ağzının hareketini görüyordu, ses yoktu. Eileen yanına gelip onu sarstığında kendine gelmişti.
“ Ben annemi St. Mungo’ya götürüyorum. Sen bir duş al ve yat. Merak etme bir şey olmayacak.”
“ Tamam.”
Sadece tek bu kelimeyi söylemişti. Ablası annesini kolları arasına alırken cisimleneceklerini anlamıştı. Birkaç dakika sonra göz önünde kaybolduklarında evin yardımcısı olan Bayan Nilly omzuna dokundu ve onun eve gitmesi için hayata yeniden dönmesine neden olmuştu…